22 Ekim 2020 Perşembe

Cinsellik hayatın her alanında,Eğitimi gizli saklı !

Cinsellik hayatın her alanında,

Eğitimi gizli saklı !

Aslında herkesin çok şey bildiği ama kimsenin konuşmadığı o meşhur konu “CİNSELLİK”

Herkesin çok şey bildiği derken aslında mübalağ yapmıyorum.Çünkü çocuk yaşlarda öğrenilen bir konu.(belirtmek gerekir ki yetişkin ve çocuk cinselliği birbirlerinden farklidirlar.Burada bahsi geçen,herkesin hakkında bir şeyler bildiği ama konuşmaktan korktuğu,yetişkin cinselliğidir.)

Önemli olan bildikleriniz;yani bildiğinizi sandiklariniz cinsellik ile ilgili.

Cinsellik mahremiyet içeren bir konu olduğu için,konuşulması yasaklanmıştır.

“Kim tarafından?”Bu da önemli bir soru işareti aslında.

Asıl önemli  olan da kimin yasakladigindan çok,bir sürü hurefelerle donatılması...Çocuk yaşta zihinlere cinsellik ile ilgili mitlerin yerleştirilmesi...Bir örnek verecek olursak;”kızlık zarı yırtılması”gibi.Gerçekten yırtılan bir zar mı var yoksa orası zaten delik bir alan mı ?

Bu hurafeler,mitler  o kadar yerleşmiş ki artık gerçekmiş gibi algılamakta,inanilmakta ve dolayısıyla kendisini gerçekleştirmektedir .

Şimdi aklınızdan geçen, cinsellik hakkında kafanızda soru işareti oluşturan ya da çocukken duyduğunuz veya bizzat söylenenler.Bunları tekrar geçirin zihninizden.

Acaba hangileri hurafe ve mit, hangileri gerçek? 

Yanıtını belki henüz sizde bilmiyorsunuz.Bu çok normal ama yanıtı öğrenmekten kaçmayın! Cinsellik ile ilgili konuşmak sizi sapık yapmaz;bu algı hemen yıkılmaz ancak ve ancak cinsel eğitim ile yıkılır.Hem bireysel olarak herkesin geçmesi gereken cinsellik ile ilgili bir psiko-eğitim süreci hem de psikoloji alanı içerisinde olan herkesin alması gereken bir eğitim sürecini kapsar.

Çünkü cinsellik doğumla başlar ve ölüme kadar bizimledir.Hayatımızın her alanında olan bu konu hakkında ne kadar bilgi sahibi olursak sağlıklı ve mutlu bir yaşamın kapılarını o kadar açmış oluruz.

Bu yüzden sizi cinselliği konuşabilmeye ve kendinizi bu konuda tanıyabilmeye davet ediyorum.

Uzman Klinik Psikolog Edagul DURSUN

3 Mart 2020 Salı

ERGENLİK DÖNEMİ PSİKOLOJİSİ

ERGENLİK DÖNEMİ PSİKOLOJİSİ 
İnsan doğduğu andan itibaren hiç durmadan gelişir ve değişir. Bedenen ve ruhen sürekli olarak bir değişim içindedir. Bu gelişim ve değişim evrelerinin en önemlilerinden birisi de “ERGENLİK DÖNEMİ”dir.Yetişkinliğe ilk adım evresidir.
Latent (Gizil) dönemde gizlenen,örtülen,bastırılan duygular,düşünceler ergenlik döneminde tekrar gün yüzüne çıkar.Bu nedenle ergenlik dönemi için “kişinin kendisini tekrar fark etmesi”,”farkındalık”,”başkalaşma” veya ”yeniden uyanış” gibi tanımlamalar yapılabilir.Çünkü bu dönem yeniden doğuş gibidir.Kişi ne tam anlamıyla bir çocuktur ne de bir yetişkin.Kendi benliğini ve kişiliğini oluşturmaya çalışan bir erişkin adayıdır.Bu erişkin olma adaylığı sürecinde tıpkı bir yetişkin gibi tutum ve tavırlar sergiler,kendi kişiliğini ve kimliğini kabul ettirme çabasına girerken birçok çatışma yaşar. Ayrıca cinsiyet yetilerini kazandığı,toplum içerisindeki erişkin rolüne hem psikolojik hem de somatik olarak hazırlandığı bir evredir.Onun bu yoldaki ruhsal süreçlerini biliyor olmak,tam anlamıyla bir çocuk veya bir erişkin olmadığı kabul etmek ve anlayışlı bir tutum sergilemek bu  sürecin sağlıklı atlatılmasına  yardımcı olur.
Ergenlik dönemi her bireyin yaşadığı bir süreçtir. Ancak bireysel ve toplumsal farklılıklar bu sürecin kişi için nasıl yansıtıldığının belirleyicisi olmaktadır. Ayrıca ergen içinde bulunduğu çağa ayak uydurduğu için, buna uygun duygu,düşünce,tutum ve davranış içerisindedir.
Ergenlik Dönemi Yaş Aralığı Genel Olarak ; 12-21 yaş arası dönem olarak adlandırılır.Kızlarda bu yaş en erken 9 ;erkeklerde de 12 yaşından önce görülmemektedir.
Ergenlik döneminde psikolojik değişiklikler ile kendisini gösteren somatik belirtilerde yer almaktadır.
Nedir bu belirtiler ?
·       Bu dönemde vücut hızlı bir şekilde büyüme ve gelişme gösterir.
·       Hormonlar hızlı bir şekilde çalışmaya başlar.Bunun neticesinde de cinsel dürtüler ve zekanın kavrama yetisi gelişir.(Genç,1989)
·       Boy ve ağırlık artışı; kemik ve kas sisteminde gelişmeler meydana gelir.
·       Her iki cinste de yağ dokusunda artışlar meydana gelir.Bu durum kızlarda ergenlikten sonra da devam eder.
·       Vücutta kıllanmalar artar.


ERGENLİK DÖNEMİNİN RUHSAL VE SOSYAL SORUNLARI

Bu dönemde ergen tam anlamıyla bir yere ait olmadığının farkındadır.Ve bir yere ait olmak ister.Bedenen ve ruhen bir gruba dahil olmak ister.Kendi kimlik ve kişilik kazanımı sürecinde de birçok farklı gruba dahil olur ve çabuk karar değiştirebilir.
“Hep bir boşlukta olma hissi” ,”Ne istediğimi bilmiyorum ”cümleleri,”Hep uyumak isteği”,”Her şeye yeniden başlamak istemek, mutsuzluk,memnuniyetsiz olma,düşünmek istememe,uzaklaşmak isteme,eleştirme,kendisini ve ailesini beğenmeme,başkası gibi olma istekleri… Bu dönemde oldukça karşılaşılan durumlardır.
Örneğin ,ergenlik döneminde bulunan bir kızın söyledikleri şu şekilde olabiliyor : Kafamın içini bomboş hissediyorum.Hiçbir şey düşünmek istemiyorum.Ağlamak istiyorum.Kimseye güvenemiyorum.Çok mutsuzum.İlgiye,sevgiye ihtiyacım var.Kimseye güvenmiyorum ama aynı zamanda güvenmek kendimi bırakmak istiyorum…
Bu cümleler 16 yaşında bir genç kızın dilinden dökülen cümlelerdir.İçinde bulunduğu karmaşık ruh halini net bir şekilde ifade etmiştir.

Ergenlik döneminde bu tarz güvensizlik örnekleri sonucunda birey ya atılgan,gösterişe düşkün ve göstermeyi seven veya tam tersi çekingen içine kapanık biri olabilir.
Ayrıca söylenenlere ve yapılanlara son derece alıngan davranışlar göstererek,yükselmeler yaşayabilir.

ERGENLİK DÖNEMİ ANNE-BABA İLİŞKİLERİ
Aile yapısının,ebeveyn tutumlarının kişiliğin gelişimindeki büyük önemi her yerde vurgulanmaktadır.Ailenin ruhsal dinamiği çocuğu da etkilemektedir. Ayrıca her birey bulunduğu ailenin bir yansımasıdır.
Ergenlik dönemine giren birey,yansıması olduğu aileden farklılaşmaya çalışır.Bu çaba,bireyselliğini ispat ve kişiliğini kabul ettirme girişiminden kaynaklanmaktadır.Burada ki en önemli nokta: Ergen bireysellik ararken ve kişiliğini kabul ettirmek için girdiği çatışmalarda,ailesinin desteğine ihtiyaç duyar.Yani asıl olan ergenin ailesinden kopmak  ve özgürlünü ilan etmek istemesi değil,görünen ardında sevgi ve kabule ihtiyacı olduğudur . Bu dönemdeki kavgaların ve çatışmaların sebebi;ergen ve ebeveyn arasındaki kutuplaşmadır. 
Anne ve babaların ergenlik sürecinde evlatlarına güvenmeleri ve onları desteklemelidirler. Kendi kararlarında dayatıcı olmaktansa,fikir ve düşüncelerini konuşabilecekleri ortamları hazırlamalıdırlar.
Ergenin görüş ve düşünceleri hiçbir şekilde alay konusu olmamalıdır.”Sen bu konuları bilmezsin.””Burada büyüklerin konuşuyor.””Bu söylediğin çok saçma.”… vb. cümle kalıpları ergenin sizin tarafınızdan kabul edilemediği ve birey olarak onaylanmadığını ona düşündürtür. Bu doğrultuda ise kendisi kabul edecek, fikirlerini onaylayacak farklı gruplara dahil olabilir.
Anne babalar bu dönemin geçici bir süreç olduğu bilmeli,sabırlı ve anlayışlı davranmalılardır.
Eğer Yetişkin olma adayı olan çocuğunuz ile bu dönemde yaşadığınız problemler varsa bir uzmandan destek almakta hem çocuğunuzun sağlıklı ir yetişkin olması için hem de ailesi ile bağlarının zadelenmemesi, size olan güvenin sarsılmaması için yarar vardır.

8 Ocak 2020 Çarşamba

ÇOCUKLUK ÇAĞI KORKULARINA KARŞI EBEVEYNLER NASIL YAKLAŞILMALIDIR

ÇOCUKLUK ÇAĞI KORKULARINA KARŞI EBEVEYNLER 
NASIL YAKLAŞILMALIDIR?
Çevresini gözlemleyen ve dış dünyanın farkına varan çocuk, zamanla bazı korkular geliştirebilirBirçok ebeveyn bu korkuların normal mi değil mi olduğu noktasında endişeler yaşamakta ve nasıl yaklaşmaları gerektik noktasında çözüm yolu bulamamaktadır. Çünkü çocukluk çağı korkuları her yaş grubuna göre değişmektedir. 
Ayrıca ebeveynlerin vermiş olacağı olumsuz tepkilerve tutumlara maruz kalma (aşağılama, küçük görme, çocuğun korkusunu görmezden gelme gibi…) çocuğun duygusal gelişimini sekteye uğratmaktadır. Bu sebeple anne ve babalar bu korkulara karşılık hassas davranmalıdır. 
Çocukluk çağında sıklıkla karşılaşılan korkular nelerdir?
Mesela bir bebeği değerlendirdiğimizde onun için her şey korkutucu olabilir. Çünkü henüz dış dünya şekillenmemiştir ve belirsizdir. Bu nedenle yüksek ses, yabancı ve alışılmadık bir ortam veya yüz onun için korkutucu olabilir. Ama farkındalık arttıkça korkuların şekli değişmeye başlar
İki üç yaş grubu çocuklarda gürültü, gök gürültüsü,süpürge makinesi gibi yüksek volüme olan sesler onları ürkütebilir. 
Dört beş arası dönemde karanlık, hırsız, polis, canavar korkuları ortaya çıkmaya başlar. 
Altı yaşlarına gelince yeni korkular eklenir ve hayalet,cadı, karanlıktaki yaratıklar, yatağın altından gelen sesler vb. oluşmaya başlar.
Çocuklarda bu korkuların oluşumu tetikleyen farklı durumlar olabilir. Bunları izledikleri çizgi filmler, duydukları hikayeler, akran grubu arasında anlatılanlar, aşırı korumacı ve kollayıcı ebeveyn tutumları, çocuğun her an tehlikedeymiş mesajı veren sözel veya sözel olmayan ifadeler tetikleyebilir
Bu korkuları yenmede ebeveynlere düşen görev nedir ?
Çocuklar var olmayan hayali şeylere karşı kendi dünyalarında yarattıklarından, yoğun korku duyabilirler.Onlara her şeyin yolunda olduğu ve güvende oldukları mesajı verin. Korkularına karşı aşırı ve abartılı tepkiler vererek, bu durumu sizinle paylaşmasına engel olmayın veya içe kapanmasına ortam hazırlamayın.
Sabırla yaklaşın ve bu korkuları yenmesi için çaba gösterin.
Çocuğunuzu korkuların üzerine gitmesi noktasında zorlamayın.
Korktuğu zamanlarda ona sarılın ve yanında olduğunuzu ona hissettirin.
Eğer çözülemeyecek veya ne yapacağınızı bilemediğiniz bir durumla karşılaşırsanız da değerlendirmek üzere mutlaka bir uzmana başvurun. 
UZMAN KLİNİK PSİKOLOG
EDAGÜL DURSUN

30 Ocak 2019 Çarşamba

ÇOCUKLARDA ÖDÜLLENDİRME NASIL OLMALI ?

ÇOCUKLARDA ÖDÜLLENDİRME NASIL OLMALI ?
Anne ve babalar çocuklarına disiplin konusunda eğitim verirken,onlara kuralları öğretirken,davranış kazandırırkenveya yapmalarını istedikleri bir durum varken ödül sistemini kullanırlar.Ama burada asıl önemli olan ödül sisteminin doğru kullanılıp kullanılmadığıdır. Çünkü ödül eğer doğru kullanılmaz ise ceza gibi yıkıcı etkileri olabilir. Çocuğun kişilik gelişimi üzerinde ve anne- babasıyla olan iletişiminde ciddi zedelenmeler oluşturabilir.Bu nedenle aileler çocuklarını eğitirken ödüllendirmelerin nasıl yapılması gerektiğini bilmeleri gerekmektedir.
Ödül Sisteminin Zararlı Etkileri Nelerdir ?
Ödül sisteminin yoğun çalıştığı, her davranışı ödüllendirilen çocuk zamanla hiçbir ödülden memnun olmamaya başlayacaktır.Hemen her davranışı sonrası bir övgü ve ödül ile karşılaşan çocuk için ulaşılmaz diye bir kavram artık olmayacak ve hemen her şeyi elde edebilmenin vermiş olduğu doyumsuzluk ve tatminsizlik duygularını yaşayacaktır.
Bununla beraber ödül sistemini kullanan ve bunu bir pazarlık meselesi haline getiren çocuklarla da sıklıkla karşılaşmaya başlanacaktır.Bunun sonucu olarak da yeni bir ödül isteğine girecek ve elde edemeyince mutsuz olacaktır.Aynı zamanda bu şekilde yetiştirilen bir çocuk,yetişkin olduğu dönemlerde de bir kişilik özelliği olarak bunu taşıyacak ve isteklerine ulaşmak için yoğun çaba harcaması gereken durumlar ile karşılaştığı zaman,ödüllendirilmediği veya takdir edilmediği zaman çöküşler yaşabilecektir.
Ailelerin ödül konusunda yaptığı bir diğer hatalı davranış ise, davranışın olumlu yönüne odaklanmaktansa ödüle odaklanılmasını sağlamaktır.Sonucunda da davranışı öğrenmek yerine ödüle koşmaya çalışan çocuklar meydana gelecektir.Eğer çocuk yanlış bir davranış yapıyorsa ve “Eğer yapmazsan….” Şeklinde kurulan cümle kalıpları karşındaçocuk sunulacak ödüle odaklanır ve yapmaması gereken davranışı öğrenmez.Aile de asıl önemli olan noktayı kaçırmış olur.Davranış sönmez,anlık olarak ortadan kalksa bile tekrar eder.Asıl önemli olan: Çocuğun  neden böyle davrandığıdır.
Övgü/ödülün diğer zararı ise çocukların gelişmesi için gerekli olan risk alma olasılığını düşürmesidir. Dweck ve arkadaşları bir araştırmada dört yüzden fazla beşinci sınıf öğrencilerine akademik bir test yapmışlardır. Sınavdan aynı sonucu alan öğrencilerin yarısı çabasından dolayı övülmüş ve onlara “Çok çalışmış olmalısın”, diğer yarısı ise zekasındandolayı övülmüş ve onlara “Çok zeki olmalısın” denmiştir. Sonrasında bu iki gruba kolay ya da zor yeni bir testten hangisine girmek isteyecekleri sorulmuştur. “Çok zekisin” denilen çocukların çoğu kolay testi seçmiş, “Çok çalışmış olmalısın” denilen çocukların % 90’ı ise zor testi seçmiştir. Yani “Zekisin” diye övülen çocuklar, övgüyü kaybetmemek adına yeni riskler almaktan kaçınmışlardır. (bu paragraf alıntıdır.)
Her yaş gurubunun farklı ödül sistemi vardır.Genel olarak bahsedilecek olursa ;
İlk olarak bebeklik döneminden başlayalım :
Bebeklik döneminde ihtiyaçları olan sevgi,güven ve onaylanmaktır.Bu durumu onlara jest ve mimiklerimizle veririz.Onları ödüllendirirken de göz kontağı kurar ve sevgi dolu sözler söyleyerek onları kabul ettiğimizi iletmiş oluruz.Sarılır,okşar,ninniler söyler,oyunlar oynarız.Bu davranışlar başlangıçta da bahsedildiği üzere çocuğun güven ve onaylanma ihtiyacı için önemlidir ve zaten yapılması gerekir.Ancak ödüllendirilmek istendiğinde ise yoğunluğu arttırılmalıdır.Bu dönemde ödül sisteminin doğru  kullanılması,gelecek dönemlerde bebeğe bu sistemin yerleşmesinde katkı sağlar.
Okul Öncesi Dönem:
Bebeklik döneminde olduğu gibi çocuk ile kaliteli vakit geçirmek ön planda olmalıdır.Ve çocuğun yaşına uygun ödüller verilmelidir.Örneğin;” Eğer ana okula gitme konusunda problem çıkarmazsan,ağlamazsan sana tablet alırım.”diyen bir ebeveyn çocuğunu ödüllendirmiş olmaz.Çünkü tablet hem çocuğun yaşına uygun bir alet değildir hem de gelişimi düşünüldüğünde aksine bir cezadır. 
Bu dönem bilişsel ve duygusal süreçlerin geliştiği bir dönemdir.Beklentiler en üst seviyededir.Bu nedenle çocuklarınıza sunacağınız ödüllerde gerçekçi olunmalıdır ve çok geçmeden yerine getirilmelidir. Davranış öğretilirken; Çocuğu teşvik amaçlı ödüllendirme çizelgeleri de yapılabilir.Çizelgeye kedicik çizme,gülen yüz çizme,güneş-ay –bulut çizme gibi…
Okul Dönemi:
Diğer gelişim evrelerinde olduğu gibi çocuğa sevgi ifadelerinde bulunmak bir ödüldür.Onunla kaliteli vakit geçirmek size olan güvenini arttırır.Aynı zamanda bu dönemde çocuk diğer dönemlere göre beklemeyi öğrenmiş ve hedefleri için çaba göstermesi gerektiğinin farkındadır.Bu nedenle uzun zaman sonra gerçekleştireceğiniz ödüller verebilirsiniz.Ama süre çok uzun olmamalıdır.Çocuk davranışı sonrasında ödüle ulaştığının tatminini yaşamalıdır.Ders başarısı ödüllendirilebilir.Ancak Zekası değil,başarısı ödüllendirilmelidir.Ve büyüme çağında olduğu unutulmadan yaşına ve beklentilerine uygun ödüller tercih edilmelidir. Çünkü bu dönemde çocuklar çabalarının sonuç aldığını görmek ister,kendisini ispatlama girişimlerinde bulunur.Bu nedenle kişilik gelişimi açısından doğru ve uygun ödüllendirmelerin kullanılmasında fayda vardır.
Unutulmamalıdır Ki ;
Ödüller davranışa verilir,çocuğa değil.Yani çocuklara ödül verirken davranışı övün.Çünkü ödülün asıl amacı budur.Davranış öğretmek…Ayrıca verilen sözler ve gerçekleştirilmesi gereken ödüller söylenen zamanda gerçekleştirilmelidir ki çocuk ve ebeveynleri arasında ilişkisel kopukluklar yaşanmasın.Güven bağları zarar görmesin.
Ödül,çocuk gelişiminde önemli bir noktadır.Bu nedenle,çocuklara doğru zamanda,yeterli ve zamanında ödüllendirmeler yapılmalıdır.
Uzman Klinik Psikolog
Edagül DURSUN

19 Ocak 2019 Cumartesi

ERGENLİK DÖNEMİ / ERGENLİK DÖNEMİ̇ PSİKOLOJİ

ERGENLİK DÖNEMİ PSİKOLOJİSİ
İnsan doğduğu andan itibaren hiç durmadan gelişir ve değişir. Bedenen ve ruhen sürekli olarak bir değişim içindedir. Bu gelişim ve değişim evrelerinin en önemlilerinden birisi de “ERGENLİK DÖNEMİ”dir.Yetişkinliğe ilk adım evresidir.
Latent (Gizil) dönemde gizlenen,örtülen,bastırılan duygular,düşünceler ergenlik döneminde tekrar gün yüzüne çıkar.Bu nedenle ergenlik dönemi için “kişinin kendisini tekrar fark etmesi”,”farkındalık”,”başkalaşma” veya ”yeniden uyanış” gibi tanımlamalar yapılabilir.Çünkü bu dönem yeniden doğuş gibidir.Kişi ne tam anlamıyla bir çocuktur ne de bir yetişkin.Kendi benliğini ve kişiliğini oluşturmaya çalışan bir erişkin adayıdır.Bu erişkin olma adaylığı sürecinde tıpkı bir yetişkin gibi tutum ve tavırlar sergiler,kendi kişiliğini ve kimliğini kabul ettirme çabasına girerken birçok çatışma yaşar. Ayrıca cinsiyet yetilerini kazandığı,toplum içerisindeki erişkin rolüne hem psikolojik hem de somatik olarak hazırlandığı bir evredir.Onun bu yoldaki ruhsal süreçlerini biliyor olmak,tam anlamıyla bir çocuk veya bir erişkin olmadığı kabul etmek ve anlayışlı bir tutum sergilemek bu sürecin sağlıklı atlatılmasına yardımcı olur.
Ergenlik dönemi her bireyin yaşadığı bir süreçtir. Ancak bireysel ve toplumsal farklılıklar bu sürecin kişi için nasıl yansıtıldığının belirleyicisi olmaktadır. Ayrıca ergen içinde bulunduğu çağa ayak uydurduğu için, buna uygun duygu,düşünce,tutum ve davranış içerisindedir.
Ergenlik Dönemi Yaş Aralığı Genel Olarak ; 12-21 yaş arası dönem olarak adlandırılır.Kızlarda bu yaş en erken 9;erkeklerde de 12 yaşından önce görülmemektedir.
Ergenlik döneminde psikolojik değişiklikler ile kendisini gösteren somatik belirtilerde yer almaktadır.
Nedir bu belirtiler ?
• Bu dönemde vücut hızlı bir şekilde büyüme ve gelişme gösterir.
• Hormonlar hızlı bir şekilde çalışmaya başlar.Bununneticesinde de cinsel dürtüler ve zekanın kavrama yetisi gelişir.(Genç,1989)
• Boy ve ağırlık artışı; kemik ve kas sisteminde gelişmeler meydana gelir.
• Her iki cinste de yağ dokusunda artışlar meydana gelir.Budurum kızlarda ergenlikten sonra da devam eder.
• Vücutta kıllanmalar artar.

ERGENLİK DÖNEMİNİN RUHSAL VE SOSYAL SORUNLARI

Bu dönemde ergen tam anlamıyla bir yere ait olmadığının farkındadır.Ve bir yere ait olmak ister.Bedenen ve ruhen bir gruba dahil olmak ister.Kendi kimlik ve kişilik kazanımı sürecinde de birçok farklı gruba dahil olur ve çabuk karar değiştirebilir.
“Hep bir boşlukta olma hissi” ,”Ne istediğimi bilmiyorum ”cümleleri,”Hep uyumak isteği”,”Her şeye yeniden başlamak istemek, mutsuzluk,memnuniyetsizolma,düşünmek istememe,uzaklaşmak isteme,eleştirme,kendisini ve ailesini beğenmeme,başkası gibi olma istekleri… Bu dönemde oldukça karşılaşılan durumlardır.
Örneğin ,ergenlik döneminde bulunan bir kızın söyledikleri şu şekilde olabiliyor : Kafamın içinibomboş hissediyorum.Hiçbir şey düşünmek istemiyorum.Ağlamak istiyorum.Kimseye güvenemiyorum.Çok mutsuzum.İlgiye,sevgiye ihtiyacım var.Kimseye güvenmiyorum ama aynı zamanda güvenmek kendimi bırakmak istiyorum…
Bu cümleler 16 yaşında bir genç kızın dilinden dökülen cümlelerdir.İçinde bulunduğu karmaşık ruh halini net bir şekilde ifade etmiştir.

Ergenlik döneminde bu tarz güvensizlik örnekleri sonucunda birey ya atılgan,gösterişe düşkün ve göstermeyi seven veya tam tersi çekingen içine kapanık biri olabilir.
Ayrıca söylenenlere ve yapılanlara son derece alıngan davranışlar göstererek,yükselmeler yaşayabilir.

ERGENLİK DÖNEMİ ANNE-BABA İLİŞKİLERİ
Aile yapısının,ebeveyn tutumlarının kişiliğin gelişimindeki büyük önemi her yerde vurgulanmaktadır.Ailenin ruhsal dinamiği çocuğu da etkilemektedir. Ayrıca her birey bulunduğu ailenin bir yansımasıdır.
Ergenlik dönemine giren birey,yansıması olduğu aileden farklılaşmaya çalışır.Bu çaba,bireyselliğini ispat ve kişiliğini kabul ettirme girişiminden kaynaklanmaktadır.Burada ki en önemli nokta: Ergen bireysellik ararken ve kişiliğini kabul ettirmek için girdiği çatışmalarda,ailesinin desteğine ihtiyaç duyar.Yani asıl olan ergenin ailesinden kopmak  ve özgürlünü ilan etmek istemesi değil,görünen ardında sevgi ve kabule ihtiyacı olduğudur . Bu dönemdeki kavgaların ve çatışmaların sebebi;ergen ve ebeveyn arasındaki kutuplaşmadır. 
Anne ve babaların ergenlik sürecinde evlatlarına güvenmeleri ve onları desteklemelidirler. Kendi kararlarında dayatıcı olmaktansa,fikir ve düşüncelerini konuşabilecekleri ortamları hazırlamalıdırlar.
Ergenin görüş ve düşünceleri hiçbir şekilde alay konusu olmamalıdır.”Sen bu konuları bilmezsin.””Burada büyüklerin konuşuyor.””Bu söylediğin çok saçma.”… vb. cümle kalıpları ergenin sizin tarafınızdan kabul edilemediği ve birey olarak onaylanmadığını ona düşündürtür. Bu doğrultuda ise kendisi kabul edecek, fikirlerini onaylayacak farklı gruplara dahil olabilir.
Anne babalar bu dönemin geçici bir süreç olduğbilmeli,sabırlı ve anlayışlı davranmalılardır.
Eğer Yetişkin olma adayı olan çocuğunuz ile bu dönemde yaşadığınız problemler varsa bir uzmandan destek almakta hem çocuğunuzun sağlıklı bir yetişkin olması için hem de ailesi ile bağlarının zedelenmemesi , size olan güvenin sarsılmaması için yarar vardır.

8 Ocak 2019 Salı

ÖFKE ve ÖFKE KONTROLÜ

ÖFKE NEDİR?

 Öfke, kişilerin doyurulmamış isteklerini ve karşılanmayan beklentilerini barındıran, normal ayrıca evrensel ve her insanda var olan duygusal bir tepkidir.
 Bunun yanı sıra kişilere zarar veren diğer eylemler göz önüne alındığında belki de en zarar verici olabilen duygusal yaşantı ve tepki olarak da tanımlanabilir. 
Neden Öfkeleniriz?
 Öfke bireylerin kendilerini :
 Tehdit altında,
 Tehlikede hissetme,
 Engellenme,
 Haksızlığa uğrama durumlarına bağlı olarak yaşamış oldukları Stres, Kaygı ve Çaresiz Hissetmedurumlarının sonuçlarında oluşabilir. 
Öfke Duygusunun Altında Yatan Diğer Duygular
 ÜZÜNTÜ,
 KISKANÇLIK,
 YALNIZLIK,
 MERAK,
 SUÇLULUK,
 BASTIRILMIŞ OLMA,
 YETERSİZLİK,
 DEĞERSİZLİK,
 KAYGI,
 HAYÂL KIRIKLIĞI,
 HAKSIZLIK,
 ANLAŞILAMAMAK
 AŞAĞILANMAK
 SIKINTI vb. 
Öfke Duygusunun İçsel ve Dışsal Nedenleri Nedir?
İçsel Faktörler 
 Kişisel problemler,
 Düşük Özgüven
 Gerçek olmayan bilişsel çarpıtmalar,
 Yaşamış olduğunuz geçmiş incitici veya yıpratıcı olaylar 
 Psikolojik Rahatsızlıklar
Dışsal Faktörler  
 Çevremizdeki kişiler (anne-baba, çocuk, arkadaş,…)
 Olaylar (çatışma, engellenme, haksızlık,..)
 Durumlar (trafik, randevu…) olabilir.
Öfke’nin Türleri Nelerdir?
Sürekli Öfke
Her an Her duruma karşı öfkeli olma;Öfkesini kabul ettirme konusunda zorluk çıkartan kişilerin yaşadığı bir öfke türüdür.
 Bu tarz kişilerde bir Kişilik Bozukluğu mevcut olabilir. (Anti-sosyal K.B.)
 Bu kişiler de öfke; öğrenme ve pekiştirme sonucu ortaya çıkmış olabilir. 
 Ayrıca Sürekli Öfkeli bireylere öfkeli olduklarını fark ettirmeye çalışmak,o kişileri daha çok öfkelendirmektedir.
“Aile ve Ruhsal Dinamiklerini bir uzman tarafından değerlendirilmeli ve yardım almaları gerekmektedir.”
Durumluk Öfke
 Kişinin o an yaşamış olduğu olaya ve /veya o an yaşamış olduğu duygusal süreçlere bağlı olarak ortaya çıkan öfkedir.
 Durumluk Öfke yaşayan kişiler,sürekli öfke yaşayan kişilere göre;bu duyguyu kabullenebilme yetisine sahiptirler.Bu sayede de kontrol edilmesi kolay olur. 
Öfkelendiğinizde Karşınızdaki Kişi Nasıl Hisseder?
 Öfke duygusu güçlü bir duygudur.Eğer kontrolü sağlanmaz ise kişinin kendisine ve çevresine olumsuz durumlar yaşatabilir.
 Öfkelendiğinizde kendi düşünsel süreçlerinizden uzaklaştığınız kadar karşınızdaki kişiyi anlamaktan da bir o kadar uzaklaşmış olunur. 
 Karşımızdaki kişiyi anlamaktan uzaklaştıkça da sizi çözüme götürecek yollardan uzaklaşmış olursunuz.
 Bu nedenle öfkeli davranışa ve/veya sözel hakaretlere maruz kalmış kişi de size karşı öfkelenebilir veya kendisini değersiz ve yalnız hissedebilir.
 Bu durum kısır bir döngüye dönüşebilir. 
Öfke Kontrolü Nedir?
 Hayatı boyunca her insan kendisini öfkelendirecek bir durumla karşı karşıya kalabilir.
 Önemli olan kişilerin öfkelerini doğru ifade edip edemediğidir. 
 Bu nedenle öfke kontrolü denilen aslında kişilerin öfkelerini doğru ifade edilebilmesi durumudur.  
Öfke kontrolünde amaç; saldırgan davranışlardan uzak, 
 Şiddetin oluşmadığı, 
 Bireyin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek biçimde;
 Duygusunu yansıtabilme ve ifade edebilme becerisine sahip olmasını sağlamaktır.  
 Öfkelerini kontrol etmede problem yaşayan bireyler genel olarak diğer duygularını ifade ederken de problemler yaşamaktadırlar.
 Bu bireylerde gerginlik, stresli hal gibi ruhsal sağlığı olumsuz etkileyen sorunlar ortaya çıkabilir. 
 Öfke,bireylerin diğer insanlarla olan kişisel ve sosyal ilişkilerini
 Birçok sorunu ve problem çözme becerilerini etkilemektedir.
Öfke Duygusu Nasıl İfade Edilir?
 İç güdüsel olarak ve herkesin bildiği üzere öfkeyi ifade etmenin en bilindik yolu; Saldırgan Tepkilerdir.
 Öfke,savaşmak ve korunmak için olağan tepkilerdir.Ancak önemli olan öfkenin miktarı ve ifade ediliş tarzıdır.
 Hayatınız boyunca her öfkelendiğiniz her duruma veya kişiye saldırgan davranışlar gösteremezsiniz. 
 Saldırgan Davranışlar her zaman fiziki olarak gerçekleşmez.
 Bazı durumlarda, sözel olarakta karşımızdaki kişiye öfkenizi yansıtabilirsiniz.
 Sözel öfke ifadeleri;
 Aşağılayıcı,küçük düşürücü,özgüveni sarsıcı,benliğe zarar verici olarak da ifade edilebilir.
ÖFKE KONTROLÜ NASIL SAĞLANIR? TEDAVİ
 Öfke kontrolünde amaç öfkeyi doğru ifade edebilme becerisi geliştirmektir.
 Yıkıcı ve geriye dönüşü olmayan,telafisi güç durumlar ile karşı karşıya gelmeden yaşadığımız duygusal sürecin doğru ifadesini sağlayabilmektir. 
 Bu nedenle başlangıçta kişinin bireyselliğine ve yaşamış olduğu öfke durumuna karşılık yaşadığı sürecin analizi yapılmalıdır.
• Neden kişi öfkesini bu denli kontrolden çıkartacak durumlar yaşıyor?
• Neden kişi öfkesini kontrol edemiyor?
• Hangi duygusal süreç kişiyi öfke kontrolsüzlüğüne itiyor?
Öncelikle bilişsel ve sonrasında davranışsal müdahaleler ve tabi ki kişinin biricikliği ile psikoterapi, öfke ve öfke kontrol tedavisi için uygundur.